9 Mart 2010 Salı

Formula 1 kulübü ve Yeni Adres



Arkadaşlar bir süredir Sporblog 1'e yazı giremiyorduk. Ancak yoğun bir koşuşturma içersindeydik.... Malum Formula 1'de yeni sezon başlıyor ve TRT 1 ekranlarında Okay Karacan ' ın sunacağı ekran klasiği Formula 1 Kulübü'de start alıyor. Sporblog 1'e gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkürler...Bundan sonra Yeni adresimiz http://formula1kulubu.blogspot.com/ linkle şöyle Formula 1 Kulübü ... Tüm hız tutkunlarını bekliyoruz...Programın resmi twitter sayfası ise şurada - An ve an gelişmeler için tıklayınız: Formula 1 Kulübü - Twitter.

İşte ayrıntılı yazı da aşağı da...

Formula 1'de yeni sezon bu hafta sonu başlıyor. Elbette Formula 1 Kulübü'de yeni sezonla birlikte TRT 1 ekranlarında start alıyor... Okay Karacan'ın sunacağı Formula 1 kulübünde Uzman Yorumcularla birlikte her hafta birbirinden ünlü konuklar da yer alacak... Yarışlardan canlı bağlantılar, Yıldız Pilotlarla özel röportajlar ve yapılacak özel VTR'ler de programın içinde önemli yer tutacak.... Formula 1 Kulübü Sıralama Turları öncesi - sonrası ve Büyük Yarış öncesi - sonrası TRT 1 ekranlarında... Program interaktif olacak. İnternet üzerinden izleyiciler sürekli porgrama ulaşıp görüş ve yorumlarını bildirebilecekler. Özellikle blog dünyası için daha önemli - zira program'da bloglar ve gelişmeler önemli yer tutacak. Bloglardan fotoğraf ve haberler programda yayınlanacak, üzerine yorumlar yapılacak....

Bağlı olarak elbette blogun bir blogu var...Programın sitesi F1 Dünyasından son haberler ve gelişmeler. TRT ekibinin Padok alanından çalışmaları - özel Fotoğraf ve haberlere ise formula1kulubu.blogspot.com 'dan ulaşabilirsiniz. Sürekli güncellenen site için tıklayınız .

Programın resmi twitter sayfası ise şurada - An ve an gelişmeler için tıklayınız: Formula 1 Kulübü - Twitter.

Formula 1 heyecanı bununla sınırlı kalmayacak.... F1 dünyasının diğer yüzünü. Şovları, Yarışların yapılacağı Şehirlerdeki tüm gelişmeleri, renkli görüntüleri ekrana yansıtacak F1 Magazin'de TRT 3'de karşınızda olacak.

Son yılların en çekişmeli F1 Sezonu TRT ekranlarında müthiş bir Start vermeye hazırlanıyor... Hazır mısınız?

13 Şubat 2010 Cumartesi

Geçmişten bugüne Lotus


Daha önce Silverstone'daki sürüşlerinde çekilen fotoğrafları basına sızan T127, 1950 ve 1960'lardaki efsanevi takımın geleneksel renklerini taşıyor.

1994'ten sonra Formula 1'e dönen Lotus'un sahibi Malezyalı işadamı Tony Fernandez yaptığı konuşmada, "Bugün neler hissettiğimiz kelimelerle ifade edemiyorum. F1'de yarışma lisansı olmak, Hingham'daki beş kişiyle bu işe başlayıp sonuçta bu aracı ortaya çıkarmak müthiş bir iş" dedi.

Fernandez, "Clive (Chapman), tıpkı Lotus'un ilk günlerindeki gibi dediğinde gerçekten çok mutlu oldum. Omuzlarımızda çok ağır bir yük olduğunu biliyoruz. Bu yük devlerin - Clark, Moss, Hill ve Mansell- omuzlarında taşıdığı yük. Ve önümüzde muazzam bir yol olduğunun da bilincindeyiz. Tarihin bir parçası olmanın onurunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu yoldaki çabalarımızda devirmedik taş bırakmayacağız, Lotus'u muhteşem günlerine geri getirmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız" şeklinde konuştu.

İlk sürüşünü bu hafta Silverstone'da yapan T127 önümüzdeki hafta Jerez'deki grup testlerine katılarak, rakipleriyle birlikte piste çıkacak. Lotus, Jarno Trulli ve Heikki Kovalainen ile yeni takımların en iyisi olmaya çalışacak.

Lansmanda bir konuşmada yapan teknik direktörü Mike Gascoyne de, Lotus'un bu yıl profesyonel bir iş çıkarmayı hedeflediğini belirtti.

Gascoyne, "Gerçekten iyi bir durumda gözüküyoruz. Aracın hızını geliştirmemiz lazım. Rüzgar tünelinden sonuçlar gelecek, fakat bunlar zamanında olacak" dedi.

Gascoyne, "İlk hedefimiz gridde yer almak ve profesyonel bir takım olarak F1 standartları için gerekli herşeyi karşılamak. Bunu kesinlikle yapacağız" diye konuştu.

4 Şubat 2010 Perşembe

Sevimli Ferrari

29 Ocak 2010 Cuma

Kılavuzu karga olanın burnu Bogdan Tanjevic


Başlık bana ait değil. Sevgili Feridun Düzağaç, Radikal’de tiryakisi olduğum yazılarından birinde kullanmıştı bu hınzır cümleyi. Feridun, basketbola duyduğu ilginin iyi bir Beşiktaş taraftarı olmaktan öte gitmediğini, olayları çoook uzaktan takip ettiğini ısrarla vurgulayan bir dost… Ama elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, biz basketbol yorumcularının, bunca yıldır uykusunda bile bu güzel oyunla yaşayanların, basketbolcu ağabeylerin, kardeşlerin sayfalar dolusu yazıp da anlatamadığı bir şeyi altı kelimelik tek bir cümleyle olabilecek en güzel biçimde anlatmıyor mu? Dudağınızda tebessüm izi bırakan mizahi tadı da cabası…

Sanatçı olmak böyle bir şey demek ki… Herkesin görüp de bir türlü tarif edemediğini, özlü bir sözle bir çırpıda, hem de tarihe geçecek şekilde anlatıvermek.

Dönelim bu haftaki kahramanımıza… Onu çıplak gözle ilk kez gördüğüm günü gayet iyi hatırlıyorum. Spor Sergi Sarayı’nda bir Avrupa Kupası maçıydı: Eczacıbaşı-Indesit Caserta(Tarihin 7 Aralık 1983 olduğunu, bugün Mehmet Durupınar’ın “Türk Basketbolunun 100 Yıllık Tarihi” kitabından öğrenme şansına sahibiz). Üzerinde koyu renk bir kazakla, saha kenarında tıpkı bugünkü gibi bağırıp çağırdığını, bıyıklı ve bugüne nazaran daha kilolu olduğunu hatırlıyorum. O gün çalıştırdığı İtalyan Caserta, Avrupa’nın devleri arasında değildi ama kendisinden söz edilirken, sürekli takdir ve saygı dolu ifadeler kullanılıyordu. Henüz 32 yaşındayken, kimselerin tanımadığı oyunculardan kurulu Saraybosna takımını Avrupa şampiyonu yapmıştı (o takımın kadrosunda Svetislav Pesiç ve Nihat İziç de vardı). Dile kolay, tamamen Yugoslav kökenli oyuncularla ve küçücük bütçeli bir ekiple Real Madridleri, Bolognaları, Milanoları, CSKA Moskovaları geride bırakıp, bugünün Euroleague şampiyonluğuna denk düşen kupayı kazanmak… 1980’de Moskova’da Yugoslavya, olimpiyat şampiyonluğuna ulaşırken, efsanevi koç Zeravica’nın yanında asistan koltuğunda oturuyordu. 1981’de başantrenör oldu ve aynı Yugoslavya takımını (meşhur Dalipagiç, Delibasiç, Kiçanoviç, Slavniç, Cosiç kuşağı) Avrupa ikincisi yaptı. 1982 yılında gelen cazip tekliflere hayır diyemedi ve İtalya’nın yolunu tuttu.

Sözün özü, Bogdan Tanjeviç ta o yıllarda, henüz kariyerinin başlarındayken bile Avrupa’da saygın bir antrenördü. Şöhreti, kendisinden önce gelmişti Spor Sergi’ye…

Tanjeviç’in uzun bir İtalya macerası oldu. Caserta’dan sonra gittiği Trieste’de, üçüncü lige düşmüş takımı birinci lige çıkarması, daha sonra çok erken yaşta keşfettiği yetenekler Dejan Bodiroga ile Gregor Fucka’yı bu takımın formasıyla basketbol alemine armağan etmesi, sponsor Stefanel’in takdirini kazandı elbette... Koraç Kupası’nda final oynadıkları 1993-94 sezonunun ardından, Tanjeviç’i de, takımı da alıp, gidip Milano’ya sponsor oldular. Aynı ekip, 1994-95 ve 1995-96 sezonlarında da Koraç finali oynadı. Hiçbirini kazanamadılar. 1996’da Efes Pilsen ve Türk basketbolu için anlamı çok büyük olan o tarihi gecede kupa kaptan Tamer Oyguç’un ellerinde yükselir ve biz sevinç çığlıkları atarken, Bodiroga, Fucka, Gentile, Rolando Blackman kenarda boyunları bükük oturuyordu. Basın toplantısına gittiğimde, Tanjeviç’in kapıda sigara içerek gazetecileri beklediğini gördüm. Yüzü kağıt gibiydi. Aynı eşiğe üç kez gelmiş ama bir türlü atlayamamıştı. Üstelik Efes’e karşı sadece bir basket farkla kaybetmişti kupayı… O gün yüreğimin bir yarısı kazanan Aydın Örs için ne kadar sevinmişse, diğer yarısı da hiç tanımadığım ama yıllardır methini duyduğum bu çalışkan basketbol adamı için o kadar üzülmüştür.

Tanjeviç’le yollarımız 1999 Avrupa Şampiyonası’nda, Fransa’da bir kez daha kesişti. O, favori bir takımın, İtalya’nın başındaydı. Bizse Erman Kunter yönetiminde tarihin en genç kadrolarından biriyle (ilk beşte 20 yaşındaki Kerem Tunçeri, Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur) oradaydık. Antibes’te aynı grupta buluştuk. İlk gün Hırvatistan’a mağlup olan İtalya, ikinci gün bizim Hırvatistan’ı mağlup etmemizden sonra Bosna ile hayat-memat maçına çıktı. Yıldızlardan anlayan birileri varsa baksın, 22 Haziran 1999 Bogdan Tanjeviç’in hayatındaki en şanslı gün olabilir. O gün, bitime 3-4 dakika kala Bosna’nın çift haneli farklarla önde gittiğini hatırlıyorum. İtalya için mağlubiyet, turnuvanın sona ermesi demekti. Ertesi gün bizi yenseler bile son sıradan kurtulamayacaklardı. İşte tam da o anda evrenin göremediğimiz bir köşesinde bir şeyler oldu, belki de bir göktaşı bir gezegene falan çarptı ve oyunun gidişatı değişiverdi: Biri çıktı, top kayıpları ve berbat şut seçimleriyle inanılmaz hatalar yaptı, adeta İtalya’yı ayağa kaldırdı. Son düdük çaldığında skorbord İtalya’nın 64-59 galip geldiğini yazıyordu. İtalyanlar ve koç, hatalarından ötürü Bosnalı Adis Beciragiç’e teşekkür borçluydu. Tanjeviç’in, bizim Aziz Bekir adıyla tanıdığımız bu oyuncuya olan teşekkür borcunu, yıllar sonra onu asistanlığına getirerek ödediğini biliyoruz.

Bizim son topta elimizden kaçırdığımız, ikinci turda Litvanya’nın farklı yendiği İtalya, çeyrek finalden sonra bambaşka bir takım oldu. Sırasıyla Rusya, Yugoslavya ve İspanya’yı yenerek Avrupa şampiyonluğuna ulaştı. Tanjeviç hem kupalarına bir yenisini eklemiş, hem de Koraç’tan kalma kalp kırıklarını halının altına süpürmüş oluyordu böylece… Bir kez daha takdirimizi kazanmıştı. Turnuvanın başlarında onu çok eleştiren İtalyan basını sonunda diz çökmüş, “Bu adam ölüyü bile diriltir” makamından çalıyordu. Fucka’yı, Bodiroga’yı nasıl bulup yetiştirdiği ve birer yıldız haline getirdiği öyküleri yine arşivden çıkarıldı, Karadağlı basketbol adamının uzun süreli çalışma şansı bulduğu yerlerde ne kadar başarılı olduğu, basamakları ağır ama sağlam adımlarla tırmandığı tezi defaten işlendi. Tuhaftır, yetiştirdiği oyuncular listesine üçüncü bir ismi yazmak mümkün değildi ama herkes, sürekli onun ne kadar büyük bir yetiştirici olduğundan söz ediyordu. Bu da bir pazarlama başarısıydı ve ayrı bir artı hanesine yazılması gerekliydi şüphesiz…

99 Avrupa şampiyonluğundan 5 yıl, 3 takım (Buducnost, Asvel, Virtus Bologna) sonra Tanjeviç İstanbul’a geldi. Devamını hepiniz biliyorsunuz, nostalji köşesinde yazmaya gerek yok.

Bitirmeden, yine başlıktaki espriye bir dokunalım... Evet, Tanjeviç’in taraflı-tarafsız bütün basketbolseverleri sinir eden takıntıları var. Evet, inatçı bir adam. Evet, Fucka’lı, Bodiroga’lı günlerden beri 2.00 metre boyunda olup topu yere vurabilen her çocuğu oyun kurucu yapabileceğini sanıyor. 2.10 boyunda olup biraz şut atabilenlerin de birkaç pozisyonu bir arada oynayabileceğini inanıyor. Sürekli uzun vadeli projeler sunuyor, geniş zamanlar istiyor. Bu arada dünya basketbolunda değişen trendleri ıskalıyor. Bunların hepsine eyvallah. Ama o, elindeki kadroyu gençleştirmek istedikçe Mrsiç ile Mirsad’ın sözleşmelerini uzatan,“istemiyorum” dedikçe Solomon’u, Kinsey’i, Giricek’i alıp getiren ''karga''ların hiç mi kabahati yok?

Yiğiter Uluğ

27 Ocak 2010 Çarşamba

Arjantin destekli Amerikan - USF1



Formula 1'in yeni takımlarından usf1'ın pilotlarının kimler olacağı merakla bekleniyordu
Uzun süren bekleyişin ardından yeni formula 1 takımının ilk pilotu arjantinli jose marıa lopez oldu....

Formula 1'de yeni sezonda ilk kez boy gösterecek amerikan takımı arjantinli pilotu jose maria lopez'i basına tanıttı. Usf1, lopez'i pilot koltuğuna oturtması karşılığında, arjantin hükümeti ile 2 milyon dolarlık sponsorluk anlaşması yaptı.

Campos meta-1, lotus f1 ve virgin racing ile birlikte 2010 sezonunda ilk kez formula 1'de mücadele edecek 4 takımdan biri. Takım, arjantin hükümetinin 2 milyon dolarlık sponsorluk desteği karşısında, pilot koltuklarından birini renault'un eski test sürücüsü jose maria lopez'e teslim etmeyi uygun gördü. Arjantin devlet başkanı Cristina Fernandez kirchner'in de tam destek verdiği 26 yaşındaki pilot, buenos aires'te basına tanıtıldı.

Lopez, formula 1'de mücadele edecek 24. Arjantinli pilot oldu. Arjantinliler, 2001'de prost takımı adına yarışan gaston mazzacane'den sonra formula 1'de pilotlarını görmeye hasretti. Lopez, başlamasına 2 aydan kısa süre kalan yeni sezona hazır olduğu mesajı verdi.

Amacının yeni takımıyla olabildiğince iyi dereceler yapmak olduğunu belirten lopez, "ilk yarışların ardından aracımızı geliştirmeye ve her seferinde daha iyi dereceler yapmaya çalışacağız. Kişisel olarak ben sonuçlara aldırış etmeksiniz, yüzde 100 performansla çalışmaya hazırım" dedi.

Bu anlaşma ile beraber arjantinin bir kısmının gönlünün şampiyonada bir amerikan takımı USF1!da olacağını söylemek yanlış olmayacaktır

25 Ocak 2010 Pazartesi

İşte Mercedes GP WO1



23 Ocak 2010 Cumartesi

Massa gidişattan memnun




Felipe Massa, Barcelona'da, F2008'le yaptığı test sürüşlerinin ardından, gelecek aydan itibaren takımla çalışmak için fiziksel olarak çok iyi durumda olduğunu ifade etti.

Brezilyalı pilot, test yasağından dolayı, gösteri lastikleri takılmış iki yaşındaki aracın kokpitinde, Katalunya pistinde 90 tur tamamladı.

Ferrari, tur dereceleri hakkında bilgi vermezken, Massa, testlerden memnun ayrıldığını kaydetti.

Ferrari pilotu, Barcelona'daki sürüşlerinin, formunu en iyi hale getirmek için çok iyi bir yol olduğunu söyledi.

Massa, "Yarış pistinde, Formula 1 aracının kokpitine geçme imkanı bulduğum için gerçekten çok mutluyum. Şimdi yeni aracın kokpitine oturmayı sabırsızlıkla bekliyorum" dedi.

Massa, gelecek Perşembe günü Ferrari'nin yeni aracının lansmanında hazır bulunuacak. Takım daha sonra rakipleriyle birlikte 1 Şubat'ta ilk resmi test sürüşleri için Valencia'da olacak.

21 Ocak 2010 Perşembe

Williams kafaya oynayabilir mi?

Başlık biraz amiyane oldu ama amaç öyle bu sezon Williams'ta

Williams, yeni agresif aerodinamik paketiyle bu sezon podyumun tepesine çıkacak yarışlar çıkarmayı umuyor.

Teknik Direktör Sam Michael, Autosport dergisinin bu haftaki sayısı için verdiği demeçte, yeni aracın, 2009 tasarımının basit bir devamı olmayacağını söyledi.

Michael, "FW32, önünden arkasına kadar tasarımda temiz bir sayfa niteliği taşıyor. Aerodinamik açıdan da yepyeni bir tasarım" ifadelerini kullandı.

2009 sezonundaki köklü değişikliklerin Williams'a, öndeki rakipleriyle arasındaki farkı kapatma fırsatı verdiğini belirten Michael, takımın geçtiğimiz yılki istikrarının, sonraki dönemler için güçlü bir zemin oluşturduğunu kaydetti.

Michael, "2009'da tüm pistlerde istikrarlı sonuçlar almamız ve daha önceki araçta bulunan eksikliklerin bir çoğunu gidermemiz bize güven veriyor" dedi.

Michael ayrıca, F1 tarihinin en tecrübeli pilotu Rubens Barrichello ve GP2 şampiyonu Nico Hulkenberg ile, takımın kazanma hedefine yönelik güçlü bir kadroya sahip olduklarını belirtti.

Bu sezon Mercedes GP, Ferrari, Mclaren, Red Bull'la birlikte Williams'ta zirveya yarışırsa sezon tadından yenmez gerçekten.


Schumacher Standartları


Michael schumacher standartında bir sporcudan bile bahsederken, uzun süreli bir geri dönüşün ardından, iddialı olması beklemeyenler olabilirdi...

Ancak iddia olmamak bu tarz sporcular için bahis konusu yapılacak bir başlık bile değil.... Yeni sezon hakkında açıklamalarda bulunan michael schumacher rakiplerine göz dağı verdi...

Schumacer yeni sezonu değerlendirerek "ross brawn ve ben bizler birşeyler başarmak istiyoruz. Bunun için buradayız." diye konuştu. Oldukça hırslı olduğu gözlenen 7 kez dünya şampiyonu alman pilot hedefi de net olarak açıkladı. "buradaki ekip gerçekten muhteşemen. Şampiyon bir takım ve ekipten bahsediyoruz. Çok iyi bir otomobilimiz var. Hedefimiz de çok net. Şampiyon olmak. Hem takım ve pilotlar klasmanında mutlu sona ulaşmak istiyoruz. En başında bu hedeflerle yola çıktık. Zaten benim ve ross'un standartlarında başka bir hedef düşünülemez" diye konuştu

Schumacher verdiği aranın kendisine dezavantaj değil avantaj olarak yansıdığını belirtirken, eskisinden aç olarak pistlere döndüğünü kaydetti. Alman pilot "bıraktıktan sonra bir rahatlama hissettim. Sessiz ve sakin 3 sene geçirdim. Bu sürede adeta yeniden şarj oldum. Enerjim tamamen dolmuş durumda. Motivasyonum üst düzeyde ve 4 gözle yarışmayı bekliyorum" ifadelerini kullandı...

Scumacher şubat'ın ilk haftası mercedes 2010'la deneme sürüşleri yapacak.

Ferrari'nin 2010 tasarımı

20 Ocak 2010 Çarşamba

Schumacher Totemi



Michael Schumacher, 2010 sezonu öncesinde, takım arkadaşı Nico Rosberg'le yarış numaralarını değiştirmek istiyor.

Mercedes Grand Prix, yeni sezon için ilk olarak imza attığı Nico Rosberg'e 3 nolu aracı vermişti. Bu yüzden Schumacher'e de 4 nolu araç kalmış oldu.

Ancak Bild gazetesinde yayınlanan habere göre, 41 yaşındaki Alman pilot, batıl inancı gereği 3 nolu araçla yarışmak istediğini takıma bildirdi.

Haberde, Mercedes GP'nin, meseleyi takım içinde hallettiği, FIA'nın da çok yakında sözkonusu değişikliği onaylayacağı belirtildi.

Schumacher'in ise konuya ilişkin olarak, "Ross (Brawn) benim hep tek sayıları tercih ettiğimi bilir" ifadesini kullandığı bildirildi.

7 kez dünya şampiyonluğu yaşayan Schumacher, 5 kez 1 numaralı, bir kez 3 ve birkez de 5 numaralı araçlarla şampiyon olarak adını F1 tarihine yazdırmıştı.

19 Ocak 2010 Salı

Jenson Button Mclaren'de çok mutlu



Jenson button yeni sezon öncesi oldukça iddialı

Mclaren'ın çiçeği burnunda pilotu, son dünya şampiyonu jenson button mclaren'de şamp,yonluğua daha kolay ulaşıcağını iddia etti.

Brawn gp'den ayrılarak mclaren'a geçtiği için çok çeşitli eleştiriler alan dünya şampiyonu button, yazılıp çizilen olumsuz haberlere karşın, doğru bir karar verdiğine artık kendisinin de tam olarak ikna olduğunu belirtti.

Button, "brawn'da kalmış olsaydım, sezona olumlu bir atmosferde girecektim ama şimdi ki kadar olumlu olmayacaktı bu" ifadelerini kullandı.

Gerek fiziksel, gerekse zihinsel olarak formunu korumak için yoğun bir şekilde çalıştığını kaydeden button, "1 ocak'tan itibaren mclaren pilotu olarak çalışıyorum. Bu benim için birçok şey ifade ediyor. Çünkü 1999'da mclaren autosport brdc ödülü'nü kazandıktan sonra formula 1'deki ilk sürüşümü, mclaren'ın aracında yapmıştım" dedi.

Yeni sezon öncesinde fabrikaya gelerek simulatörde ve mühendislerle konuşarak vakit geçirdiğini söyleyen button, "herşey güzel gidiyor. Bana bakan ve birlikte çalıştığımız iki kişi var, ikisi de harika" diye konuştu.

Takım değiştirmenin zorluğuna dikkat çeken button, "benim için de zor bir dönem olduğunu biliyorlar. Fakat gerçekten iyiler. Bu sezon başarıya çok açlar. Tam da benim gibi. İyi bir ortaklık" dedi.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Patron yine Ross Brawn

Mercedes patronu Dieter Zetsche, Michael Schumacher'in 1 numaralı pilot olup olmayacağına takım patronu Ross Brawn'ın karar vereceğini söyledi.


Bu sezon Mercedes GP'de Nico Rosberg'in takım arkadaşı olacak eski dünya şampiyonu Alman pilot, kariyerinin daha önceki yıllarında 1 numaralı pilot olarak zaferler yaşamıştı.

Gazzetta dello Sport gazetesine demeç veren Zetsche, Mercedes'in Schumacher'e öncelik verip vermeyeceği şeklindeki bir soruya, "Buna yapacak bir takım patronumuz var. Ross Brawn, en iyilerden biri. Zaten öyle olmasaydı, geçtiğimiz yıl dünya şampiyonluklarını kanamazdı. O yüzden buna o karar verecek. Kararı da hem pilotlar, hem de üretici için en iyisi olacak" cevabını verdi.

Schumacher'in pistlere dönmeden önce kariyerine uzun bir ara vermesinin kendisini hiçbir şekilde endişelendirmediğini kaydeden Zetsche, Alman pilotun bir çaylak bir pilot kadar heyecanlı olduğunu vurguladı.

Zetsche, "Biz Michael'ın bu işi çok iyi yapacağına ve yeniden kazanacağına inanıyoruz. Belki hemen olmaz, ona biraz zaman verelim, fakat bir yıldız asla umutları boşa çıkartmaz. Onun coşkusundan her zaman etkilenmişimdir. Geri dönmekten ziyade, sanki bana yeni bir başlangıç yapıyor gibi görünüyor" yorumunda bulundu.

Elvan'a Büyük Ödül




Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de toplanan Dünya Fair-Play konseyi (CIFP) 2009 Fair Play büyük ödülüne Elvan Abeylegesse'yi layık gördü.

Elvan, Berlin'deki Dünya Şampiyonası'nda 10 bin metre finalinde en ciddi rakibi Meselech Melkamu'nın ayakkabasını otelde unutunca kendisinin yedek ayakkabısını vererek rakibinin de koşmasını sağlamış ve Melkamu bu sayede kürsüye çıkmıştı.


Tebrikler Elvan'a...

17 Ocak 2010 Pazar

Alonso'nun kaskı



Ferrari'nin yeni pilotu Fernando Alonso'nun yeni sezonda takacağı kask.

2008 kaskına epey benzeyen bu tasarımda Alonso'nun doğduğu yer olan Asturias'ın bayrak rengi olan mavi kullanıldı. Daha önce Renault'nun sponsoru Mild Seven ile çok iyi bir uyum yakalayan bu renk Asturiaslıları da sevindirmişti.

Kaskın arka tarafında da 2008'den itibaren kullanmaya başladığı kupa ve sinek asları da 2005 ve 2006'daki şampiyonluklarını temsil ediyor. Alonso taraftarlarının en büyük isteği ise bu kartların ilerleyen yıllarda ful as olması.